8 Haziran 2015 Pazartesi

Evlenme Teklifi Bekleyen Genç Kız



Önüm, arkam, sağım, solum ebe; evlenmeyen soobeee! Whatsapp’ta o gördüğünüz kız bile telli duvaklı, lakin benim parmağımda henüz bir tektaş yüzük bile yok. Yani bırakın evlenmeyi daha evlilik teklifi bile alamadım.       

Halbuki 2014’te sağ elimde bir yüzük olmalıydı ve o yüzük hiç vakit kaybetmeden  2015’te sol ele geçmeliydi. Böyle olmalıydı çünkü bütün falcılar, ahh şu falcılar!.. Hemen hemen hepsi bana bu tarihleri vermişti. “Görüyorum görüyorum 2015’te evlilik görüyorum!” Görememişlerdi. Yaptıkları tek şey eşeğin aklına zorla karpuz kabuğu sokmaktan ibaretti. Evet buradaki eşek ben oluyorum, çünkü hak ettim bunu. Size de anlatayım da siz de gülün bu trajikomik halime. Ama insan bütün bunlardan sonra nasıl evlilik teklifi beklentisi içerisinde olmasın ki!  Bu olayı yaşadığım günden beri falcıya falan gitmiyorum. İnsanlara karşı beklenti içinde değilim; artık tüm beklentilerimi bir bavula sığdırıp tavan arasına çıkardım.
     
Doğum günümdü, benim altı yılı yarıladığım bir sevgilim vardı. Yıl olmuş 2014 söyler misiniz nasıl olur da artık beklenti içerisinde olmam ki?.
      
Yıl 2009 yine bir doğum günü seremonisi, bana tavşan almıştı. Ama bir ay yaşatabildim; öldü. Bir daha bana hayvan almamasını özellikle istedim; yazık ölüyor, sonra üzüldüğümle kalakalıyorum.
     
Yıl 2010, o yıl üniversiteyi kazanmıştım ve Bursa’daydım, yan yanaydık. Çok güzel bir gündü bana ne aldığını tam hatırlayamıyorum. Hatırladığım tek şey yatağımın güller ve içinde notlar olan bir sürü balonla kaplı olduğuydu. Dışında “patlat beni”, içinde ise “seni seviyorum, gün daha bitmedi, aşağıya bak” yazılı notlar vardı.
     
Yıl 2011, o yıl kutlayamadık beraber, çünkü babaannesi vefat etmişti.
     
Yıl 2012’de ise Paşabahçe’den ikili İstanbul temalı mumluk almıştı. Mumları, özellikle de kokulu mumları çok severim.
     
Yıl 2013, canım çok fazla tatlı çekmişti. Ev arkadaşımla pastaneye gittik, tatlımızı yedik, tavlamızı oynadık. Yolda o erkek arkadaşına geçti, meğer anahtarı önceden sevgilime vermiş. Kapıdan içeri bir girdim ki, kapı girişinden odama kadar notlar vardı. Odamda ise her yer balonlarla kaplıydı. Hediyesi için tartıştık diyebilirim. Çünkü bir insan hiç mi beceremez sürpriz yapmayı, hediye almayı... Ama beceremiyor arkadaş! Kağıtlar mesela, özensiz sırf yazılmış olmak yazılmış gibiydiler. Hediye derseniz de yine AVM’de gördüğümüz, benim almak isteyip de aman alma ya dediği şey; paketiyle beni bekliyordu. Kızdığım şey artık hediyelerinin bir sürpriz olamaması, çünkü hep aynı terane!.. Ben bir şey beğenirim, o burnumdan getirir aldırmamak için, sonra gider kendisi alır; eee ne anladım ben bu işten!
    
Yıl 2014!!! Tahmin edersiniz ki artık alınacak hediye belli; yıllardır bu tarih söylendi duruldu; hem bundan ala zaman mı olur? O yüzük bu parmağa takılmalı. Yıl bitecek neredeyse, ya şimdi ya şimdi! Sonrası yok bunun! Yok yani, düşünemiyorum bile sonrası olabileceğini. Tüm işaretler bana bu yılı gösterdi. Neyse biz o geceye dönelim. Yıl 2014, ben evlenme teklifi beklerken; karşımda yeşil ahşap bir matruşka!...  Bir süre öylece boş boş baktım. Sanırım fark etti beğenmediğimi. Ama sevinçten uçamazdım ya! İçinde belki tektaş yüzük  vardır ümidiyle, bir gayret tek tek doğurttum bebekleri ama; boştu. Bomboş!.. Matruşkanın içinin boşluğu kadar anlamsız ve boş boş bakan gözlerimin içine doğru dalarak şöyle dedi: “Giderek bir bütün oluyoruz ve ya şöyle düşünebilirsin giderek büyüyor sevgimiz!”
   
Sustum… Hani neredeydi evlenme teklifi, nerdeydi evlenme teklifi yüzüğü? Her şeyin sorumlusu falcılar mı? Yoksa benim yılları kumbara misali biriktirip, onlara anlamlar yükleyip, beklenti zincirleri mi oluşturmam bilemiyorum. Tek bildiğim büyük bir hayal kırıklığı yaşadığımdı!

   
Hayır yani arkadaşım, sırası mıydı şimdi alışkanlığını değiştirmenin?  Her zaman yaptığın gibi, neden gidip istediğimi bildiğin şeyi alıp gelmedin? Ne değişmişti? Ne olmuştu? Bilemiyorum; bildiğim tek şey o günden sonra beklentilerimi rafa kaldırdığım…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder